6 Şubat 2023 Maraş depremlerinden sonra Anadolu şehirlerinin neden böyle kolayca yıkıldığını ciddi biçimde sorgulanma başladık. Deprem fiziği açısından bunun cevabı bellidir: Bu şehirler zayıf zeminli düz ovalarda yayılmıştır. Özellikle yüksek binalar için bu, faciaya davettir. Çünkü: 1- Deprem, alüvyon/balçık/kum gibi zayıf zeminlerde enerjisinden bir şey kaybetmeden tüm gücüyle vurur. Kayalık zemin, moleküller arasındaki bağlar sayesinde enerjiyi emer. 2- Deprem dalgalarının frekansı (sıklığı) ovada düşüktür. Yani daha seyrek ama daha büyük dalgalara sahiptir. Bu dalgayla aynı boyda olan yüksek binalarla rezonansa girince çok şiddetli sallayarak yıkar*. Örneğin bir salıncağı sallayabilmek için arkadan seyrekçe (düşük frekansta) ittirmelisinizdir. Sıkça ittirdiğinizde salıncak olduğu yerde kalır. 3- Dere boylarında rastlanan kumlu zeminde sıvılaşma tehlikesi vardır: sağlam sandığınız toprak titreştiğinde sıvı gibi davranabilir. Örneğin bir hazır kahve kavanozu içine bir kaşığı
Hem mimarî hem günlük dilde sarf ettiğimiz gökdelen kelimesi, İngilizce skyscraper yahut Fransızca gratte-ciel kelimesinin tedirgin bir çevirisidir. Halbuki ne İngilizce to s crape , ne de Fransızca gratter fiili delmek anlamına gelir... B u fiiller, tırmalamak veya kazımak anlamındadır. Yani sivri bir cismi bir yüzeye diklemesine batırmak yerine, bastırarak yanlamasına sürümek ... Neredeyse tüm dillerdeki gökdelen anlamına gelen kelimeler böyle iken Türkçedeki bir istisnadır. B u garipliği fark edenler, dünya ile uyumlu olmak uğruna kelimeyi gök tırmalayan olarak çevirmişse de bu kelime tutmamıştır. Nedeni aslında bu çevirinin de bir şekilde yanlış ve köksüz olmasıdır. İzah edeceğim... Bildiğimiz yüksek binaların, tepesindeki sivri televizyon anteniyle Gök kubbeyi delmesi hayal edilebilir, peki ama bu kazımak nereden çıktı? Bina hareket etmiyor ki... Tüm dünya sözleşmiş gibi niye böyle tuhaf bir adda anlaşmışlar? Göğü delmekten bahseden Türkçesi daha mantıklı